III. Ahmet'in Sünnet Düğünü

1720 yılında İstanbul, tarihin en büyük ve en garip kutlamalarından birine sahne oldu. Sultan III.Ahmet'in dört şehzadesi için yaptırdığı sünnet düğünü türlü eğlenceler, acayiplikler ve görkemli gösterilerle tam 15 gün 15 gece sürdü. 
Verilecek ziyafet için Tekirdağ, Bursa gibi çevre illerden 1000 ördek, 2000 hindi, 2000 güvercin, 3000 tavuk, 8000 kaz getirildi. 10000 şerbet kavanozu, 10000 ahşap sini, 100 mevlit tablası (şekerlik) yaptırıldı.
Şehzadelerle birlikte 5000 çocuk daha sünnet ettirildi. Tüm bu çocuklara ve sünnet düğününde görevli olarak çalışacak kişilere özel giysiler dikildi.  
Düğün alanında nizamı temin etmekle görevlendirilen askerler dışında 120 tulumbacı daha görevlendirildi. Belden yukarısı çıplak ve yağlanmış olan bu tulumbacılar türlü maskaralıklar, şakalar yaparak ve su sıkarak halkın kendilerine ayrılan alandan taşmasına mâni oldular. 
Nedim, Seyyid Vehbi, Taib ve Raşid gibi büyük şairler bu düğün için şiirler, gazeller yazdı, bunlar bestelendi. Burnaz Hasan Çelebi'nin idaresinde 80 kişilik bir saz heyeti kuruldu. Bu muhteşem saz heyeti her gün sarayda, Yalıköşkü'nde toplanarak prova etti. 
Sünnet düğünü görkemli bir ziyafet ile başladı. Ardından hediye faslına geçildi. Sanatı, zanaatı ve değeri emsalsiz nice hediye padişaha ve şehzadelere sunuldu. Sunulan hediyeler içinde sayıca en çoğu ve en güzideleri Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından sunulmuştu.  
Padişah ise cömertliğini ve memnuniyetini göstermek için kullarına altın saçtı. 
Kutlamalar için belirlenen alanlardan biri de Okmeydanı idi. Burada 15000 kandil ve 10000 kandil kutusu ile donatılmış bir düğün alanı kuruldu. Memleketin dört bir tarafından oyuncular buraya çağrıldı, devlet ricaline çengi kolları kurup düğünde hazır bulundurmaları emrolundu. 
İşler Okmeydanı'nda acayipleşmeye başladı. 30m boyunda, 13 çifte, 3 fenerli amiral gemisi modelinde bir gemi karadan yürütülerek meydana getirildi. Denizciler sanki bu gemi deniz üzerinde seyrüsefer edermiş gibi en ufak ayrıntılara bile dikkat ederek bir temsil gerçekleştirdi. 
Daha da ilginç yanı; bu gemi kızaklar üstünde çekilmiyordu. Sahip olduğu mekanizma sayesinde içindeki adamlar tarafından sevk ve idare olunuyordu. 
Ardından topçu birlikleri tarafından inşa edilen tam donanımlı bir kale tekerlekler üstünde, bir fil tarafından çekilerek meydana getirildi. Kale muhafızları ile tersane leventleri arasında temsili bir muharebe cereyan etti. Topçular atış talimi yaparak maharetlerini sergiledi.  
Maket kale ve maket canavarlardan fışkıran alevler ve havai fişeklerle kutlamalar devam etti. 
Geceleri dahi kutlamalar ve eğlence devam ediyordu. Hava karardıktan sonra ateş ve havai fişek gösterileri ilgi çekiyordu. 

Mehter gösterileri 
Cirit oyunları 
Cambazlar 
Hokkabazlar 
Sihirbazlar ve tuhaf performanslar 
Güreşler 
Toplu ayı güreşleri 
Danslar, köçekler, şaklabanlar 
Sazlar, şarkılar, şiirler, gazeller... Bu sonu gelmez eğlence dur durak bilmeksizin devam etti. 
Büyük eğlencelerin ve ilginç gösterilerin gerçekleştiği bir diğer kutlama alanı ise Haliç'te, Tersane Kasrı'nın önüydü. Şarkılar, danslar, gösteriler salların üzerinde devam etti. 
Sallar üzerinde hayvanlarla gösteriler sunuldu. Kurulan salıncaklarda koca koca adamlar çocuklar gibi şen oldu. 
Hava karardığında havai fişek gösterileri sallar üstünde devam etti, adeta geceyi gündüz eyledi. 
Gemilerin direkleri arasına çekilen iplerde cambazlar ve köçekler maharetlerini sergiledi. Öyleki ip üstünden at arabası dâhi geçirildi. 
Haliç üstündeki en acayip gösteri ise; sabık mimarbaşı İbrahim Efendi tarafından inşa edilen timsah maketiydi. Üç çifte büyüklüğündeki timsah yarım saat kadar deniz üstünde dolandıktan sonra suya daldı. 
Bir saat suyun altında kalan timsah tekrar yüzeye çıktığında ağzını açtı ve içinden rengarek esvaplarıyla 5 rakkas fırladı, timsahın sırtına çıkarak raks ettiler. 
Bu "timsah"a ilk denizaltı demek de mümkündür. 
Bunca zevküsefa, türlü acayiplikler ve sonu gelmez eğlenceler arasında tabii ki yüce dinimiz de unutulmuyordu. Şeyhler ve hocalar, padişah huzuruna kabul edilip dualar ediliyordu. 
Kutlamaların asıl merkezi ise At Meydanı idi. Yalnız burada, diğer kutlama alanlarına nazaran devlet ciddiyeti daha bir hakimdi. Büyük bir esnaf alayı düzenlendi. Esnaf ve zanaatkarların geçit töreni, çalgı ve çengiler eşliğinde günlerce sürdü. 
Üzerleri süs ve hediyelerle dolu nahılların omuzlar üstünde Beyazıt'tan Topkapı Sarayı'na taşınırken geçişlerine mâni olabilecek cumba ve saçakların tespiti ve yıkımı için mimarlar görevlendirilmişti. Tespit edilenler ev sahiplerine tamiri için gerekli para ödenerek yıkıldı. 
Nahıllarla beraber şeker bahçeleri de taşındı. Toprağı şekerden, tozu miskten, taşları badem şekerinden ve içinde şekerden yapılmış çeşit çeşit çiçekler, meyveler, hayvanlar bulunan bahçeler de geçit töreninde yer aldı. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Paskalya Adası Heykelleri

Kadim Irklar

Osman Hamdi Bey