Evrende Yalnız mıyız?

Gökbilimci Carl Sagan’ın, uzayda yaşamın olup olmadığı hakkındaki fikri şöyle:
“Evrende yalnız olduğumuzu düşünmek, okyanustan bir bardak su alıp balinalar yok demekle aynı şey.” 
Samanyolu galaksisinde sadece Dünya büyüklüğünde 46 milyar gezegen bulunmakta.
Araştırmalar içtiğimiz suyun %50’sinin 4.5 milyar yıl önce oluştuğunu gösteriyor. 
Dünyadaki su, Dünyanın kendisinden, güneş sisteminden ve güneşten daha yaşlı. 
Samanyolu Galaksisi, şimdiye kadar keşfedilmiş yaklaşık iki trilyon galaksi ve gökada evrenden sadece birisi. 
Dünya, içinde hayat bulunduran tek gezegen midir? Arthur C. Clarke şöyle yanıtlıyor ;
 ''İki olasılık var. Ya evrende yalnızız ya da evrende yalnız değiliz. 
İki olasılık da eşit derecede ürkütücü!'' Bu konuda iki temel görüş vardır. İlki, tamamen yalnız olduğumuzu ve bizden başka herhangi bir yaşam formunun olmadığını savunur. İkinci görüş ise matematiksel ihtimaller doğrultusunda bu kadar büyük bir evrende 
yalnız olamamamız gerektiğini savunur. “Herkes nerede?”
Fizikçi Enrico Fermi’nin paradoksunun çıkış noktası da bu sorgulama olmuş.
Rus astronom Nikolai Kardashev, medeniyetleri kullandıkları enerji seviyelerine göre üç ana sınıfa ayırmaya yarayan bir ölçek geliştirmiştir. 
Bunlardan;
1. Tip uygarlıklar, kendi gezegeninin tüm enerjisine erişebilen ve bu enerjiyi kullanabilen uygarlıktır. Biz bu ölçekte henüz 0.73 civarındayız.
2. Tip uygarlıklar ise, kendi yıldızının tüm enerjisini kullanabilen uygarlıktır. 
Güneş'i çevreleyen dev bir yapı yani Dyson Küresi gibi fikirler, şimdilik bilim kurgu gibi gelebilir; fakat, akla yatkındır.
3. Tip uygarlıklar, kendi galaksisinin tümünü kontrol edebilen ve enerjisini kullanabilen uygarlıktır. Bu fikir şuan bilim kurgudan da öte gelmektedir. 
Henüz bir şey görmedik, herhangi bir mesaj almadık ya da ziyaret edilmedik. Bu çelişki “Fermi Paradoksu” olarak adlandırılıyor.Fermi paradoksu, Dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığının gayet yüksek olmasına karşın, bunu doğrulayacak herhangi bir kanıtın ya da 
temasın yokluğu arasındaki çelişkiyi ifade eder. Ve henüz kesin bir cevaba sahip değildir.
Bilim adamı David Stevenson’a göre bu gezegenler atmosferlerindeki hidrojeni muhafaza edebiliyorlarsa, suyu sıvı hale tutabilecek kadar sıcak olabilirler. 
Bu da yaşamın oluşması için uygun ortamı sağlayabilir.
2001’de Johns Hopkins Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, evrenin bej renginde olduğu tespit edildi. Yaklaşık 200 bin galaksiden yayılan ışıkları analiz eden araştırma ekibi, 
topladıkları verilerden bir kozmik spektrum oluşturdu ve bunları birleştirerek insan gözünün görebileceği bir renge dönüştürdü. Bu renge daha sonra Kozmik Latte adı verildi.
Gözlemlenebilir evrende yaklaşık olarak 170 ile 200 milyar arasında galaksi mevcut. 
Bu da Dünyada yaşayan her insan için 24 galaksi demek.
Avustralya’da bir üniversitede yapılan araştırmaya göre, gözlemlenebilir evrende yaklaşık 70 sekstilyon yıldız var. Araştırmayı yapan ekip yıldızların sayımında, dünyanın en iyi teleskoplarından iki tanesini kullanmış. 
SETI (Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması), NASA (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) ile ESA (Avrupa Uzay Ajansı) gibi ciddi araştırma merkezlerinin hiçbirinde bugüne kadar içlerinde uzaylıların olduğu UFO’ların varlığını doğrulayabilecek bir veri elde edilememiştir. 
Astrofizikçi Neil deGrasse Tyson;
 "Gökyüzüne baktığınız zaman ne olduğunu bilmediğiniz bir şeye “UFO!” demenizde bir sakınca yoktur, çünkü onun ne olduğunu bilmiyorsunuz. Ancak gördüğünüz şeyle ilgili vardığınız sonuç “Başka bir gezegenden gelen uzaylıların uçan aracı” ise, 
o zaman ona artık bir tanım vermiş oluyorsunuz." diyor.
Uzayda yaşam olup olmadığını incelemeye başlamamız Galile'nin teleskopunun 17. yüzyılın başlarında gökyüzünün en uzak noktalarına bakmamızı sağlamasıyla başladı. 
Ay yüzeyinde görülen karanlık noktaların büyük okyanuslar olduğu düşünüldü ve buna Latince "denizler" anlamına gelen "maria" adı verildi.
Astronom William Herschel 1870'lerde kızıl gezegende dolaşan marslıların ortalama insandan daha uzun olduğu sonucuna varmıştı. 
Filozof Immanuel Kant, dünya dışı canlıların zekasının tamamen güneşe olan mesafeleriyle orantılı olduğunu iddia etti. Yani Merkürlüler aptal, Satürnlüler ise dahiydi.1848'de papaz ve fen öğretmeni Thomas Dick, evrende yaşayan uzaylıların sayısını hesaplamaya çalıştı 
Uzaydaki nüfus yoğunluğu o dönem mil kare başına 280 kişi olan İngiltere'ninkine benziyorsa, güneş sisteminde 22 trilyon kişinin yaşıyor olabileceği tahmininde bulundu.Yaklaşık yarım yüzyıl önce, uzayın başka köşelerinde yaşam aramaya meraklı genç radyo astronomu Frank Drake, 
West Virginia eyaletindeki özel bir toplantıda kara tahtanın başına geçip, insanın ‘evren’de ne kadar yalnız olduğunu hesaplayan bir formülü yazmaya başladı.Aralarında o günlerde Cornell Üniversitesi’nin henüz pek tanınmayan astronomu Carl Sagan, o toplantı devam ederken 
Nobel kimya ödülünü kazanacağını öğrenen biyokimyacı Melvin Calvin ve yunus balığı uzmanı John Lilly gibi isimler vardır.Bu yarı gizli özel grubun adı ‘Yunus Topluluğu’ydu.Drake Formülü olarak bilim tarihine geçecek hesaplamaya göre sadece galaksimizde 
bir kaç yüzden , milyarlarcasına kadar başka uygarlıklar olabilirdi.
Drake formülü, insan bilgi ve sezgilerinden hareket eden 7 faktöre dayanıyor. Bunlar içinde, Samanyolu’nda, gezegeni olan yıldızların doğma adedi gibi astronomik bilgiler de var, 
teknoloji geliştirebilmiş bir uygarlığın tahmini yaşam süresi gibi  mistik tahminler de.Evren'de yalnız mıyız? NASA'nın üst düzey bilim insanlarının cevabı "neredeyse kesin olarak hayır". 
NASA  bilim insanı Ellen Stofan, 7 Nisan 2015'te Washington'da halka açık olarak yapılan 
bir panelde şöyle söyledi;
"Önümüzdeki 10 sene içerisinde Dünya dışında yaşam olduğuna dair güçlü belirtileri almaya başlayacağımıza inanıyorum. Günümüzden 10 ila 20 yıl sonra ise kesin kanıtlara ulaşmış oluruz. Nereye bakmamız gerektiğini biliyoruz, 
nasıl bakmamız gerektiğini biliyoruz ve çoğu durumda, bunu yapabilecek teknolojiye de sahibiz." NASA Güneş Fiziği (Heliyofizik) Araştırmaları başkanı Jeffery Newmark ise şöyle söylüyor:"Bu, kesinlikle 'Uzayda yaşam var mı?' diye bir soru değil. 
Bu, 'Uzayda yaşamı ne zaman bulacağız?'sorusu." “DNA’mızdaki nitrojen, dişlerimizdeki kalsiyum, kanımızdaki demir, elmalı turtamızdaki karbon, çöken yıldızların içlerinde yapıldı. Bizler, yıldızların malzemesinden yapıldık.”  
Carl Sagan. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Paskalya Adası Heykelleri

Kadim Irklar

Osman Hamdi Bey