Kağıdın Serüveni

Tarihin başından beri, insanoğlu her zaman düşüncelerini aktarmanın ve kaydetmenin yollarını ve bunları nasıl daha ileriye götüreceğini araştırmış, en yaygın hali olan yazıya başvurmuşlardır. 
İnsanlar yazı yazmak için kağıttan önce kil tablet, papirüs, parşömen, kaplumbağa kabuğu, ahşap tablet, bambu çubuğu, palmiye yaprağı ve ipek kumaş gibi birçok farklı malzeme kullanmıştır. 
M.Ö. 4000 , Eski Mısırlılar bizim bildiğimiz şekliyle kağıt benzeri ilk maddeyi bulmuşlardır. Papirüs denen bir madde dokunarak hasır haline getirilmiş saz kamışlarının dövülerek sert ve ince bir sayfa haline getirilmesiyle oluşmuştur. 
İngilizce haliyle kağıt demek olan “paper“ kelimesi de “papyrus“ ten günümüze gelmiş bir kelimedir. Tarihte daha sonraki zamanlarda eski Yunanlılar aynı amaçla hayvan derisinden yapılan parşömen cinsi bir madde kullanmışlardır. 
M.S.105, Bildiğimiz haliyle kağıt Çinli bir askeri mahkeme memuru olan Ts’ai Lun tarafından bulunmuştur. İnanışa göre Ts’ai, dut kütüğünü, karışımı ve ufak bez parçalarını suyla karıştırmış bu karışımı ezerek bir kağıt hamuru haline getirmiş, 
suyunu çıkararak incelttiği karışımı güneşte kurumaya bırakmıştır. 
Ortaya çıkan ürün üzerine yazı yazılabilecek, hafif ve taşınabilir bir formdaydı. Bu sayede Mısırlılar, Romalılar ve Yunanlılar arasında sanat eserleri, dini metinler ve kayıt tutma için seçilen 
yazı malzemesi haline dönüştü.
MS 2. yüzyılda Orta Amerika’da Mayalar, kitap yapımı için benzer bir yöntem geliştirdiler ve Pasifik Adaları’nda, özel şekilli kütükler üzerinde ince ağaç kabuklarını döverek bir kağıt türü ürettiler. 
Yazının icat edildiği Mezopotamya’da en yaygın yazı malzemesi kilden yapılan tabletlerdi.
Kağıdın icadı öncesinde Çin’de ipek kumaşlar yazı için kullanılırdı.
Yazının icat edildiği Eski Mezopotamya uygarlıklarında en çok kullanılan yazı malzemesi kil tablettir. 
 Hayvan derilerinden elde edilen parşömen, eski çağlarda yaygın olarak kullanılan bir başka yazı malzemesidir.
Balmumu tabletleri yüzlerce yıl boyunca kullanılan başka bir yazı malzemesidir. Genelde tahtadan yapılan çerçevenin iç yüzeyine balmumu dökülerek imal edilen bu tabletler 

tekrar kullanılabildiği için oldukça kullanışlıydı.

Kağıt üzerine yazılmış, bilinen en eski Türkçe metin 796 yılına aittir, Dünyanın en eski birkaç kağıdından da biridir. İslam dünyasında bilinen en es­ki tarihli kağıt, 879 yılına ait üstünde Binbir Gece Masalları’ndan 

bir­kaç satır Arapça metin bulunan parça ile 1080 yılına ait Uygur harf­leri, Karahanlı Türkçesiyle yazılmış alım-satım senedidir.
Kağıt yapma sanatı ve mesleğinin Çin’den Semerkant ve Kahire yo­luyla Avrupa’ya ulaşması 1000 yıl almış 

Avrupa’da kağıt üretimi ilk olarak 11. yüzyılda İspanya’da başlamış.Standart kağıt boyları 1389’da, Emperyal, Royal, Orta ve Arşiv ola­rak Bologna’da belirlendi. Kitap sayfaları kağıtlar bir (folio), iki (quarto) ve üç kez (octavo) katlanarak elde ediliyordu. 
Tarihte matbaa ilk olarak Çin’de ortaya çıkmıştır. İlk baskı tekniği ahşap kalıplar üzerine kazınan yazı ve resimlerin kağıt veya kumaş üzerine basılması şeklindeydi. Bu teknikle Çin’de kitaplar basılıyordu. 

Bu tekniğin ilk olarak hangi dönemde çıktığı kesin olarak bilinmese de, Milattan son 1. veya 2. yüzyıllara dayandığı düşünülmektedir. Bu teknik ahşap kalıpların yanı sıra metal kalıplarla da uygulanıyordu.
Ayrı harflerle uygulanan matbaa tekniği Çin’de 11. yüzyılda bulundu. 
Bu baskı tekniğinde ayrı harf kalıplarını birleştirerek bir baskı kalıbı oluşturuluyordu. Böylece aynı harf kalıpları farklı sayfaların veya kitapların basımı için defalarca kullanılabiliyordu. 
1439’da Alman bir kuyumcu ve yazıcı olan Johannes Gensfleisch zur Laden zum Gutenberg, hareketli tip baskı geliştirdi. Bu gelişme bir baskı devrimine yol açtı ve ayrıca kitle iletişiminde bir devrim yarattı. 
Sonuç olarak, modern kağıt ve matbaa endüstrisinin doğuşu düzenli olarak bu tarih olarak adlandırılır ve bu buluş, Rönesans, reform ve bilimsel devrimin gelişiminde önemli bir rol oynayan modern çağın en önemli gelişimi olarak kabul edilmiştir. 
Gutenberg’in getirdiği bir diğer yenilik su bazlı mürekkep yerine yağ bazlı mürekkebin kullanılmasıdır. Bu durum metal kalıpların mürekkebi daha kolay tutmasını ve baskının daha kaliteli olmasını sağladı. 
Son olarak Gutenberg, Uzak Doğu’da uygulanandan farklı olarak baskı kalıplarını elle kağıda uygulamak yerine baskı makinesi geliştirdi. Bu durum kalıbın kağıdın üstüne daha dengeli ve kuvvetli bir biçimde basılmasını sağladı. 
Osmanlı egemenliğindeki Balkanlarda da Hırvatça, Sırpça, Rumence ve Yunanca gibi dillerde kitap basmak için birçok matbaa açıldı. 16 ve 17. yüzyıllarda İstanbul’da Ermenice ve Rumca kitaplar basmak için matbaalar kuruldu. 

Ancak Türkçe ve Arapça kitap basacak ilk matbaa ancak 1729’da, Avrupa’da matbaanın icadı üzerinden yaklaşık üç yüzyıl geçtikten sonra faaliyete geçmiştir. 

Kağıt medeniyettir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Paskalya Adası Heykelleri

Kadim Irklar

Osman Hamdi Bey